Parça Parça
Sanatçılar: Hilal Balcı, Doğa Çal, Defne Parman
Küratör: Neriman Polat
7 Mayıs – 8 Haziran 2024
Neriman Polat küratörlüğünde Defne Parman, Doğa Çal ve Hilal Balcı’nın çalışmalarını bir araya getiren “Parça Parça” adlı sergi, 7 Mayıs Salı günü Merdiven Art Space’te ziyarete açılıyor. Polat’ın bir araya getirdiği üç kadın sanatçı, feminist pratik ile aralarında gerçekleştirdikleri iletişim üzerinden sergideki seçkiyi oluşturuyorlar.
Sergi, video ve yerleştirme işlerle, farklı kadın oluş deneyimlerine odaklanıyor. Farkında olmadığımız yaralar, parçalarda ve eylemlerdeki tekrarlar, ilişkiler ve saplantılar sergideki işlerin konuları arasında yer alıyor.
Defne Parman, kırılganlık, yaralanabilirlik konularına odaklanıyor. Gazete kupürleri, aydınger kâğıt, kumaş gibi hassas malzemeler üzerinde uzun soluklu çalışıyor. Sanatçının çalışmalarından “Pansuman” ‘kırıldığımız yerleri nasıl iyileştirebiliriz’e odaklanıyor. “Örtü” çalışmasında ise; danteli yapı bozuma uğratıp, gazete haberlerindeki kadına ve hayvana şiddet içeren görselleri kullanarak, kâğıdı tığ ile delerek kırılgan bir örtü yaratıyor.
Doğa Çal, “Kafam Başka Yerde” başlıklı video serisinde, evin farklı odalarında parçalanmış ama her parçanın hareket ettiği ve yaşadığı kadın bedenini, trajediden uzak, absürt bir mizah duygusu ile gösteriyor. “Annem, Ben, Ananem” videosu; üç jenerasyon üzerinden abartılı bir biçimde, kadınlar arasındaki ilişki ve dayanışmayı vurguluyor.
Hilal Balcı, kendi hareketlerine mesafe alabilmenin olanaklarını araştırıyor. Siyah-beyaz video işleri, “Yutkunma”, “Kulaktan”, “Yukardan Çevirme” ile gündelik yaşamın sıradan hareketlerini yeniden kurgulayarak alışılagelmiş ritmik hareketleri sekteye uğratmaya çalışıyor. Tekrar eden eylemlerin zaman içinde deforme olma hâlini, saplantıya dönüşen hijyen takıntısı ile ikonikleşmiş olan “Sarı bez” işi üzerinden gösteriyor.
Teşekkürler
Banu & Hakan Çarmıklı, Verda Tınmaz, Burcu Dimili, Murat Ertürk, Tufan Dere, Nazım Dikbaş, Zilberman Galeri, Sinan Albayrak, Ensar Tuğ, Yiğit Onbaşı, Yiğitcan Gençer, Bülent Ecevit Aybar, Osman Göçmez, İzrek a.ş., Twins Cocktail.
Defne Parman (d. 1992 Paris)
Paris – École Nationale Supérieure des Arts Appliqués et des Métiers d’Art – Olivier de Serres’de heykel-metal bölümünde 2011 yılında başladığı lisans eğitimini, 2014 yılında bitirdi. İkinci lisansını 2016 yılında Paris Sorbonne Nouvelle Üniversitesi, Dekor ve Kostüm Tasarımı Bölümü’nde tamamladı. Mixer Galeri bünyesinde Art Weeks VII’de yer aldı. 41’ncisi düzenlenen Akbank Günümüz Sanatçıları Ödüllü Sergisi’nde çalışmalarını sergileyen sanatçılardan biriydi. Bu sene ise Mayıs 21-26 tarihleri arasında düzenlenecek Mamut Art Project kapsamında “Yas” serisini sergileyecektir. Londra, Paris, Brüksel ve İstanbul’da birçok tiyatro oyunu, film çekimi, festival ve sanat etkinliğinde çalışan sanatçı, çalışmalarını İstanbul’da sürdürmektedir.
Doğa Çal (d.1995 İzmir)
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde felsefe bölümünden 2020 yılında mezun oldu. 2023 yılında Helsinki Sanatlar Üniversitesi’nde Zaman ve Mekan Çalışmaları’nda yüksek lisansını tamamladı. 2015 yılından bu yana Nesin Köyleri’nde sanat stüdyolarına ve projelerine destek vermektedir. Çeşitli STK’larla işbirliği içinde çocuklarla ve yetişkinliklerle sanat ve felsefe atölyeleri yürütmektedir. Şimdiye kadar Helsinki’de çeşitli sanat merkezlerinde ve Hanken ve Aalto Üniversiteleriyle işbirliği içinde sergilere katıldı. Video, performans ve mekana-duruma duyarlı pratiklerin yanı sıra, sosyal olarak kişiler arası ilişkilerle çalışıyor. Aile, kadın, aidiyet, ilişkiler ve dil üzerine düşünüyor. Çeşitli pratikler keşfetmeye devam ediyor.
Hilal Balcı (d. Adapazarı 1990)
Hilal Balcı, Sakarya Üniversitesi’nde Sanatta Yeterlilik programına devam etmekte ve aynı kurumda araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Balcı işlerinde, kişinin kendi hareketlerine mesafe alabilmesinin imkânlarını araştırır. Vücudun belli bölgelerinde, farklı ritimlerle kendisini gösteren gündelik hareketleri yeniden kurgulayarak olağan, sıradan eylemlerin akışını değiştirmeye çalışır. Kadın deneyiminden yola çıkarak ürettiği işlerde, günlük rutinlerin zamanla deforme olması ve dönüşmesini mekâna özgü yerleştirmeler, video çalışmaları ve video performans gibi farklı sanat pratiği araçlarıyla inceler.
Blok ekle
Neriman Polat
Sergi Yazısı
Parça Parça
Bazı parçalı haller bizi bütünleyebilir, ya da daha da parçalayabilir.
Bazı parçalar tamir edilir, bazıları edilemez.
Bazı parçalı hallerimizin bazı parçaları yaşar, bazıları ölür.
Parçalanma ürkütücüdür, ama bazen bizi bütünsellik inancımızdan korur.
Bazen hayatın içinde kendimizi gereksiz yere parçalara ayırırız ve yaşam savaş alanına döner.
Bazı parçalarımız aileseldir onları öper severiz, bazen nefret ederiz.
Bazı parçalar kendiliğinden oluşur
Bazı parçalar birbiri ile konuşur bazı parçalar birlikte susarlar.
Bazı parçalar ayağımızın altından kayıverir.
Parça parça sergisi, birbirini anlamak, yan yana durabilmek için bir süredir verilen bir çabayla oluşturuldu. Üretimlerini birbirleriyle ilişkili buluğum üç sanatçıyı bir araya getirerek süreç başladı. Parça parça hayatlarımızın içinden geçerken, biraz durup bu parçalar üzerinde düşünmek istedik.
Sergi, video ve yerleştirme işlerle, farklı kadın oluş deneyimlerine odaklanıyor.
Farkında olmadığımız yaralar, parçalarda ve eylemlerdeki tekrarlar, kırılgan alanlar, ilişkiler ve saplantılar sergideki işlerin konuları arasında sayılabilir.
Hilal Balcı, kendi hareketlerine mesafe alabilmenin olanaklarını araştırıyor. Siyah-beyaz video işleri, “Yutkunma”, “Kulaktan”, “Yukardan Çevirme” ile gündelik yaşamın sıradan hareketlerini yeniden kurgulayarak alışılagelmiş ritmik hareketleri sekteye uğratmaya çalışıyor. Videodaki eylemler, toplumsal norm, güç ilişkileri ve kültürel yapının şekillendirdiği öznenin, baskıladığı duygu durumlarının bedenin hareketlerine etkisini gösterir. Tekrar eden eylemlerin zaman içinde deforme olma halini, saplantıya dönüşen hijyen takıntısını “Sarı bez” işi üzerinden gösterir. Sanatçı, bedende arşivlenen, harekette etkisini gösteren, geçmiş ve şimdinin bilgisini merak eder. Duygu durumlarını alışılagelmiş hareketler üzerinden karanlık bir atmosferde gösterir. Video işlerde, kadın yutkunur, gölge sandalyeye oturmak için boşluğa düşer, iki kadın arasında kulaktan çekilip yakalanan bir ilişki oluşturulur. Temizlik bezi ile canhıraş bir durum yaşanır, adeta temizlik bezini temizleyebilmek için çabalar, ortaya çıkan parçalar bezden bir savaş alanı gibi seyrelmiş bir duvarı oluşturur.
Doğa Çal, “Kafam Başka Yerde” başlıklı video serisinde, bize parçalar halinde bir bedeni gösterir. Farklı mekanlardan üç oda izleriz. İlki aşina olduğumuz bir odadır, bu topraklara ait bir oda, eşyalar, kanepeler. Bu tanıdık odada parçaları çeşitli yerlere dağılmış bir beden ile karşılaşırız ve bazı parçaların hareket ettiğini görürüz. Diğer iki video daha modern döşenmiş bir oturma odası ve bir mutfakta geçer. Yine parçalı bedenlerin bazı parçaları bazen hareket halindedir. Sanatçı kadın bedenini, trajediden uzak, absürt bir mizah duygusu ile ama şaşırtarak bize gösteriyor. Parça parça bedenlerin mekanların çeşitli yerlerinde yaşadığını ses çıkarttığını izliyoruz. Beden dağılmış ama her şeye rağmen bütünlüklü bir yapı olduğunu hissediyoruz. Hayatın içinde ya da günlük yaşamın içinde dağılmış kadın bedeni çeşitli biçimde yaşar. Kolay değildir onu parçalamak. “Annem, Ben, Ananem” videosu; üç jenerasyon üzerinden abartılı bir biçimde, kadınlar arasındaki ilişki ve dayanışmayı vurguluyor. Islak, sesli öpücükler, sevme gösterisi, izleyicide sahicilik etkisi yaratıyor. Oysa göremediğimiz ne çatışmalar vardır bu ilişkilerde. Videonun bir parçası olan begonvil fotoğrafı atmosfere eşlik ediyor. Bu fotoğrafın görevi bir tür mutlu eşlikçilik, içimizi ısıtmaya dair. “Duvarı örmek” adlı fotoğraf çalışması ise ilk bakışta kavranamayan performatif bir çalışma. Oldukça güzel manzaralı bir yere dikilmiş bırakılmış bir ev. Muhtemelen izinleri alınmamış, kaçak yapıdır diye düşündüğümüz ya da bitirilmesine paranın yetmediği yarım kalmış bir ev/ inşaat, natamam bir yapı. Doğa Çal bu eve, yarım kalmışlığa, kadınların görülmeyen ev emeğini çağrıştıran kırmızı bir yünle duvar örmüş. Günlerce süren bir performansın görüntüsü bu, sırtımızı yasladığımızda yaylanacağımız kırmızı bir duvar. Kadınların çileleri sarmak için uzattığı iki kolun yerini iki sütun almış.
Defne Parman, çalışmalarında kırılganlık, yaralanabilirlik konularına sıklıkla yer verir. Hassas malzemeler üzerinde çalışır, incecik kağıtlar, pamuk, gazete sayfaları bunlardan bazılarıdır. Uzun soluklu çalışmalarında, kırmamaya, bozmamaya dikkat ederken ürettikleri ile bize sosyo – politik mesajlar sunar. “Pansuman”adlı duvar yerleştirmesinde, evi, oturma odasını anımsatan bir duvarda çerçeveli resimler asılmıştır. Gazete haberlerine müdahalelerle oluşturulmuş bu gazete- kolajlarda imgelerin bazı alanlarının kesilip sargı bezi ile kapatıldığını görüyoruz. Yürüyüşler, eylemler, direnenler, insan hakları ve hayvan haklarına dair haberleri, sanatçı seçili alanlar yaratıp onlara sargı bezleri ile müdahale ederek gösteriyor. Kırıldığımız yerleri gösterircesine etki yaratan bu çalışma, pansuman başlığı ile ilişkilendiğinde, tamir etme, iyileştirme çabasını düşündürtüyor. “Örtü” çalışması ise; danteli yapıbozuma uğratıp, gazete haberlerindeki kadına ve hayvana şiddet içeren görselleri, kağıdı tığ ile delerek kırılgan bir örtü yaratıyor. Örtü kadın dünyasına büyük bir emekle işlenen dantellere referans veriyor. Bu kez karşımızdaki örtü kağıda açılmış deliklerden oluşuyor yine çok emekle yapılmış ama gelenekseli tersine çevirmiş bir anlayışla, güzelin değil gerçeğin yapısını kurmaya çabalıyor. Pamuktan; sade yapısına rağmen, yoğun çağrışımlarla dolu bir çalışma. Bir örtü mü, bir yorganın içinden mi çıkmış, yoksa özel olarak mı üretilmiş? Oldukça tuhaf olan bu parça bir şeyin özünü mü yansıtıyor. Pamuğun yumuşaklığı, beyazlığı bir şefkat, sarıp sarmalanma hikayesinin parçası olabilir mi? Cevabı olmayan sorular ve bir nesne -pamuk ile karşı karşıyayız. Tek başına sergide yer alan“Yaprak” çalışmasında ise, tekilliğe ayrılmış bir konumla tüm yaralananların bir sembolü gibi karşımıza dikiliyor.
Neriman Polat ayıs / 2024